Saturday, July 28, 2012

Biz bir aile olamayalı tam yedi yıl oluyor.


  Ananesinin evinde büyümüştü küçük kız.Anne babası çalıştığı için bakacak başka biri yoktu ona.Yalnızca hafta sonları görebiliyordu ailesini.Cuma akşamından alırlar pazar gecesi bırakırlardı yine ananesine.Zor zamanlardı küçük bedeni için.Düşünemiyordu ailesinin onun geleceği için bu kadar çalıştığını.Onu ananesine her bıraktıklarında öfke duyardı küçük kız içten içe.Pazar günlerini hiç sevmezdi bu yüzden.Çünkü pazar geceleri her zamankinden daha fazla ıslanırdı yastığı.Tek istediği yaşıtları gibi annesiyle parka gitmek,babasının işten gelişini dört gözle beklemekti pencere önünde.Ama mümkün değildi bu.Onun için hayat daha farklıydı.Mesela yaşıtları sokaklarda arkadaşlarıyla oynarken onun en iyi arkadaşı ananesinin komşusu 50 yaşındaki Emine Teyzesiydi.Kahvaltısını yapar yapmaz dayanırdı kapısına.Birlikte merdivende otururlardı.Arkadaşı Emine ona örgü örmeyi öğretmişti.Küçük parmaklarıyla becerebildiği kadar örgü örmeye çalışır bütün gün sohbet ederlerdi.Anaokuluna başlayana -yani 5 yaşına gelene kadar- ananesiyle birlikte yaşadı kız.Anaokuluna başlayınca artık ailesinin yanında kalabilirdi.Onlarla paylaşmak istediği o kadar çok şey vardı ki.Birlikte yapabilecekleri şeyleri düşündükçe dünyalar onun oluyordu.Ama hayat onun kafasında kurduğu dünya kadar güzel değildi.İstediği gibi yaşayamadı ailesiyle çocukluğunu.Annesiyle hiç parka gidemedi.Babasıyla hiç oyun oynayamadı.Gerçekle hayali birbirine karıştırmıştı küçük kız.Hayal kırıklıkları küçük omuzlarında taşıyabileceği kadar hafif değildi.Aksine bedenini de kalbini de aşıyordu.

  İşte böyle başladı onun hikayesi.Alışmıştı bu duruma ya da alışması gerektiğini kabul edebilmişti.Büyümüştü.12 yaşında kocaman bir kız olmuştu.Kırgınlıklarını bir kenara atmış ve ailesiyle geçirebileceği nadir anların mutluluğunu yaşamaya adamıştı kendini.Ailesi onun için her şeyden değerliydi.Belki de bu yüzden fark edememişti anne ve babasının arasındaki gün geçtikçe kopan bağları.Belki bu yüzden anlayamamıştı annesinin babasına hiç sevgi göstermeyişini.Ve bu yüzden anlam verememişti her akşam şahit olduğu o kavgalara.

  Bir gün hiç duymak istemeyeceği bir telefon görüşmesi duymuştu.Babasının sesiydi bu.Sevgi sözcükleri dökülüyordu dudaklarından.Mutlu olmuştu çünkü bir şeylerin yoluna gireceğine dair bir işaretti bu.Meraklı adımlarla diğer telefona ilerleyip açmıştı konuştuklarını duyabilmek için.O an konuşulanları hiç duymamış olmayı istedi.O anı hiç yaşamamış olmayı diledi.Ama kabul olmadı dileği.Gerçekler yine ağır basmıştı hayallerine.Gerçekler yine acıtmıştı korunaksız kalbini.Annesinin sesi değildi telefonun ucundaki.Başka bir kadındı...Ne yapacaktı şimdi ? Annesine söylemeli miydi duyduklarını ? Hissedemiyordu,düşünemiyordu.

Öfkeliydi sadece.Babasına öfkeliydi;bunu onlara yaşattığı için.Annesine öfkeliydi;babasına hiç sevgi göstermediği için.Nasıl bakacaktı bu gerçeği bilmesine rağmen annesinin yüzüne ? Nasıl dayanacaktı kalbi annesini her gördüğünde sızlarken ? Dayanamadı.Yapamadı.Ağır geldi kalbine bu yük.Beceremedi.Güçlü olmayı başaramadı.Anlattı annesine tüm yaşananları gözlerinden yaşlar hiç durmadan akarken...Yıl 2005'ti tüm bunlar olurken.Ve o küçük kız yalnızca 7 sene hissedebildi bir aile varlığını...

   Hiçbir şey eskisi gibi olmadı tüm bu olanlardan sonra.Ki böyle hissetmesine rağmen eskiden de nasıl olduklarına dair bir fikri yoktu.Olması gereken şeye inanarak yaşamıştı yalnızca.Hayali bir aile,hayali bir anne,hayali bir baba ve tüm bunlardan daha gerçek olan hayat.

   Anne babası ayrılmama kararı aldı.Tekrar denemeyeceklerdi.Aynı evin içinde birbirleriyle iletişimlerini koparıp kendi hayatlarını yaşayacaklardı.Kızlarını anne babasıyla aynı evin içinde büyüteceklerdi.Hiç sormamışlardı kıza bunu isteyip istemediğini.Keşke sorsalardı diye tekrarladı şimdiki zamana baktığında.Belki o zaman anne ve babasına bir şey hissediyor olabilirdi.Küçükken ona iyi gelen onu yenilmez hissettiren anne kokusunu hala daha duyumsuyor olabilirdi.Babası gözünde hala bir kahraman olabilir,ona sonsuz bir saygı duyabilirdi.Önce ailesini almışlardı ellerinden sonra da hislerini.7 senedir birbirine yabancı üç insanlardı evin içinde.Ayrı odalarda,ayrı hayatlarda...Birbirlerine dair hiçbir bilgileri yoktu.Hangi rengi severlerdi ? Hangi müzikten hoşlanırlardı ? Kız,ilk aşk acısını yaşarken annesinin dizinde ağlamak isterdi,yastığı ısırmak yerine sesi duyulmaması için.Kız,ilk aşkı babası gibi biri olsun isterdi.Ama isteyemedi.Babasına olan güvenini çoktan yitirmişti.Kız,arkadaşlarının evinde birlikte yenen akşam yemeklerinin kendi evlerinde de yenmesini isterdi.Kız,annesinin sevgilisiyle gittikleri o şehre ailecek gidebilmeyi isterdi.Ama hiçbirini isteyemedi.O çoktan vazgeçmişti ailesiyle ilgili kurduğu hayallerden.Çünkü o hayaller kendinden daha büyük yıkımlar getirmişti beraberinde.

İşte;

Şimdi hala daha sorabilir misiniz o kıza neden merhamet duygusunun olmadığını ?

Sorabilir misiniz nedensiz ağlayışlarının nedenini ?

Sorabilir misiniz arkadaşlarının onun için neden aile oluşunu ?

Sorabilir misiniz her hayal kurduğunda içinde tohum veren kaybediş duygusunu ?

Hala daha sorabilir misiniz neden gitmek istediğini ?

Belki kaçamıyor geçmişten.

Belki bir hastalık gibi sıçrayacak geçmişindeki kırgınlıklar geleceğine.

Ama umut ediyor.

Öğrendiklerini yaşatmayacağını umut ediyor.

Yaşadıklarından besleyip büyüttüğü gücüyle yeni bir hayat kurabileceğini umut ediyor.

Gittiği o yerde küçük bir kızken kurduğu o dünyadaki aileyi yaratabileceğini umut ediyor.


İşte bu yüzden de ardına bile bakmadan gidiyor... 

No comments:

Post a Comment